باب: غزوة
خيبر.
38. HAYBER GAZVESİ
دثنا عبد
الله بن
مسلمة، عن
مالك، عن يحيى
بن سعيد، عن
بشير بن يسار:
أن سويد بن
النعمان أخبره:
أنه
خرج مع النبي
صلى الله عليه
وسلم عام خيبر،
حتى أذا كنا
بالصهباء،
وهي من أدنى
خيبر، صلى
العصر، ثم دعا
بالأزواد فلم
يؤت إلا
بالسويق،
فأمر به فثري،
فأكل وأكلنا،
ثم قام إلى
المغرب فمضمض
ومضمضنا، ثم
صلى ولم يتوضأ.
[-4195-] Buşeyer b. Yesar'dan rivayete göre Suveyd b.
Nu'man kendisine şunu haber vermiştir:
"Hayber senesi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte
çıkmıştık. Nihayet -Hayber'e oldukça yakın- Sahba denilen yere vardığımızda
ikindi namazını kıldı. Sonra azıkların getirilmesini emretti. Sadece sevik
getirildi. Verdiği emir üzerine sevik ıslatıldı. O da yedi, biz de yedik. Daha
sonra akşam namazını kılmak üzere kalktı. O da ağzını çalkaladı, biz de
çalkaladık. Sonra da abdest almaksızın namaz kıl(dır)dı."
حدثنا عبد
الله بن
مسلمة: حدثنا
حاتم بن إسماعيل،
عن يزيد بن
أبي عبيد، عن
سلمة بن
الأكوع رضي
الله عنه قال:
خرجنا
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم إلى
خيبر، فسرنا
ليلا، فقال
رجل من القوم
لعامر، يا عامر
ألا تسمعنا من
هنيهاتك؟
وكان عامر
رجلا شاعرا
حداء، فنزل
يحدو بالقوم
يقول:
اللهم لولا
أنت ما
اهتدينا - ولا
تصدقنا ولا صلينا فاغفر
فداء لك ما
اتقينا - وثبت
الأقدام إن
لاقينا وألقين
سكينة علينا -
إنا إذا صيح
بنا أبينا وبالصياح
عولوا علينا.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: (من
هذا السائق).
قالوا: عامر
بن الأكوع،
قال: (يرحمه
الله). قال رجل
من القوم:
وجبت يا نبي
الله، لولا
أمتعتنا به؟
فأتينا خيبر
فحاصرناهم
حتى أصابتنا
مخمصة شديدة،
ثم إن الله
تعالى فتحها
عليهم، فلما
أمسى الناس
مساء اليوم
الذي فتحت عليهم،
أوقدوا
نيرانا
كثيرة، فقال
النبي صلى الله
عليه وسلم: (ما
هذه النيران؟
على أي شيء توقدون).
قالوا: على
لحم، قال: (على
أي لحم). قالوا:
لحم حمر
الإنسية، قال
النبي صلى الله
عليه وسلم:
(أهريقوها
واكسروها).
قال رجل: يا رسول
الله، أو
نهريقها
ونغسلها؟ قال:
(أو ذاك). فلما
تصاف القوم
كان سيف عمر
قصيرا،
فتناول به ساق
يهودي
ليضربه،
ويرجع ذباب
سيفه، فأصاب عين
ركبة عامر
فمات منه،
قال: فلما
قفلوا قال سلمة:
رآني رسول
الله صلى الله
عليه وسلم وهو
آخذ بيدي قال:
(مالك). قلت له:
فداك أبي وأمي،
زعموا أن
عامرا حبط
عمله؟ قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (كذب من
قاله، إن له
لأجرين - وجمع
بين إصبعيه -
إنه لجاهد
مجاهد، قل
عربي مشى بها
مثله). حدثنا
قتيبة: حدثنا
حاتم،
قال:(نشأ بها).
[-4196-] Seleme b. el-Ekva' r.a. dedi ki: "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Hayber'e çıktık. Geceleyin yol aldık.
Ordu ile birlikte bulunanlardan bir adam Amir'e:
Ey Amir o şeylerinden bize dinletmez misin, dedi.
Amir şair bir adamdı. Bineğinden inip askerlere nağmeli olarak
şunları söylemeye koyuldu:
"Allah'ım, sen olmasaydın eğer hidayet bulmazdık. Sadaka
vermezdik, namaz kılmazdık
Sakınmamız gereken şeyleri -canım sana feda- mağfiret buyur
Düşmanla karşılaşırsak sebat ver ayaklarımıza ve bir sekinet indir üzerimize
Çünkü bizler imdada çağırıldığımız vakit hemen koşarız Zaten:
İmdada yetişin, feryadı ile bizleri kastettiler."
Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Bu sürücü
(ezgi söyleyen) kimdir, diye sordu. Amir b. el-Ekva'dır dediler. Allah Resulü:
Allah ona rahmet etsin, dedi.
Orada bulunanlardan bir adam: Ey Allah'ın Nebisi vacip oldu, keşke
onunla bizi faydalandırsaydın, dedi.
Hayber'e gittik, Hayberlileri muhasara ettik. İleri derecede
açlıkla karşı karşıya kaldık. Daha sonra yüce Allah onlara orayı fethetmeyi
nasip etti.
Hayber'in fethedildiği günü akşam olunca askerler çok miktarda
ateş yaktılar. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
Bu ateşler de ne, diye sordu. Siz ne için bu ateşi yakıyorsunuz?
Onlar: Et pişirmek için diye cevap verdiler. Ne eti pişiriyorsunuz, diye sordu.
Evcil eşek etleri, diye cevap verdiler.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Onların (kazanların)
içindekileri dökünüz ve o kapları kırınız, diye buyurdu.
Bir adam: Ey Allah'ın Resulü, ya da içindekileri dökelim,
kazanları yıkayalım (olmaz mı) deyince, Allah Resulü: Ya da böyle olsun, die
buyurdu.
Askerler (savaş için) saf tuttu. Amir'in kılıcı kısa idi. Bir
yahudinin baldırına vurmak üzere kılıcını eline aldı,.Fakat kılıcının keskin
tarafı geri döndü, Amir'in dizkapağının tam üstüne isabet etti ve ondan öldü.
(Yezid b. Ubeyd) dedi ki: Geri döndüklerinde Seleme dedi ki:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni gördü, elimdentuttu, sana' ne
oluyor, dedi. Ben de ona:
Babam anam sana feda olsun! Amir'in amelinin. boşa çıktığını ileri
sürüyorlar.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Kim söylediyse yalan söylüyor
dedi. Şüphesiz onun -iki parmağını bir araya getirerek- iki ecri vardır. Çünkü
o hem cahid, hem mücahid idi. Onunla (ya da orada) onun gibi yürümüş bir Arap
pek azdır."
Bize Kuteybe anlattı ve dedi ki: Bize Hatem şöyle anlattı:
"Onda yetişmış ...
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Hayber gazvesi" Hayber Medine'den Şam'a doğru sekiz
beridlik uzaklıkta kaleleri ve ekin alanları bulunan büyük bir şehirdir.
İbn İshak der ki: Nebi s.a.v. yedinci yılın muharrem ayının geri
kalan günlerinde (Hayber'e gitmek üzere) çıktı. Safer ayında Hayber'i
fethedinceye kadar on küsur gün muhasara ettiği süre boyunca orada kaldı. Yunus
b. Bukeyr, el-Meğaz'i'de İbn İshak'dan el-Misver ve Mervan yoluyla gelen
hadiste şöyle dediklerini rivayet etmektedir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem Hudeybiye'den ayrılınca Mekke ile Medine arasında üzerine Fetih suresi nazil
oldu. Yüce Allah o sureden ona Hayber'i (fethini) verdiğini bildirdi. Şöyle
buyurmaktadır: "Allah size alacağınız çok ganimetler vaat etti. Allah size
bunu ekilen vermiş bulunuyor ... "[Feth, 20] Burada kastedilen Hayber'in
fethidir. Allah Resulü Zulhicce ayında Medine'ye geri döndü. Orada ikamet
ettikten sonra Muharrem ayında Hayber üzerine yürüdü.
"Amir şair birisi idi." Denildiğine göre bu ifade
recez vezninde söylenen ezgilerin, şiirin türlerinden olduğuna delildir.. Çünkü
o zaman Amir'in söyledikleri recez türündendi. İleride yüce Allah'ın izniyle
buna dair geniş açıklamalar Edeb bölümünde gelecektir.
"Allah'ım, sen olmasaydın biz hidayet bulmazdık."
Cihad bölümünde (3034. hadiste) elBera b. Azib yoluyla rivayet edilen hadiste
bunun Abdullah b. Revaha"nın şiirIerinden olduğu da belirtilmektedir.
Abdullah ile Amir'e benzer duyguların, benzer ifadelerle söylenme imkanı,
ilhamı verilmiş de olabilir. Buna her ikisinin söylediklerinde diğerinde
bulunmayan ifadelerin varlığı delildir. Yahut da Amir kendisinden önce İbn
Revaha"nın söylediklerini iktibas etmiş de olabilir.
"Sakınmamız gerekenlerden (kendimizi koruyamadığımız için)
mağfiret buyur, canım sana feda." Bu ifadelerin açıklanması müşkil
görülmüştür .. Çünkü Allah hakkında böyle bir şey denilmez .. Çünkü sana feda
olsun ifadesi canımızı sana feda edelim (ve seni kurtaralım) anlamındadır.
"Feda" lafzının alakalı olduğu kelimenin zikredilmemesi bunun meşhur
oluşundan dolayıdır. Üstelik feda (fidye vermek) ancak hakkında yok oluşun
mümkün olduğu kimseler için sözkonusu olabilir.
Buna şöyle cevap verilebilir: Bu sözden zahiri
kastedilmemektedir. Aksine bu sözle kastedilen lafzın zahiri göz önünde
bulundurulmaksızın sevgi ve tazimi dile getirmektir. Bu şiir ile muhatap
alınanın Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisi olduğu da söylenmiştir.
Buna göre de mana sana karşı ve sana yardımcı olmak hususlarındaki kusurumuzdan
dolayı bizi sorgulama şeklinde olur. Yine bu açıklamaya göre "Allahumme:
Allah'ım" ifadesi ile de dua kastedilmemiş, Sa'dece onunla söze
başlanılmış olur. Şairin "sen olmasaydın" sözü ile hitap ettiği kimse
de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisidir. Ancak bu şekildeki yorumu
bundan sonra söylemiş olduğu şu ifadeler pek haklı kılmamaktadır:
"Üzerimize bir sekinet (huzur ve sükun) indir (Düşmanla)
karşılaştığımız vakit ayaklarımıza sebat ver."
Bu ifadeler yüce Allah'a yapılan bir duadır. Bununla birlikte
anlamın: Ey Nebi! Rabbinden üzerimize bir sekinet indirmesini ve ayaklarımıza
sebat vermesini dile, şeklinde olması da muhtemeldir. Doğrusunu en iyi bilen
Allah'tır.
"Şüphesiz biz (yardıma) çağrıldığımız vakit gideriz."
Yani savaşmaya ya da hakka davet olunduğumuzda gideriz.
"çağırmak suretiyle onlar bizi kastetmişlerdir."
Yüksek sesleriyle çağırırken bizi kastetmişlerdir ve bizi yardıma davet
etmişlerdir.
"Allah ona rahmet etsin, diye buyurdu." İyas b.
Seleme'nin rivayetinde:
"Rabbim sana mağfiret etsin, diye buyurdu"
şeklindedir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem özelolarak bir kimseye mağfiret
diledi mi mutlaka o şehit düşmüştür, demektedir. Bu fazlalık ile adamın:
"Keşke bizi onunla faydalandırsaydın" sözündeki sır da açığa
çıkmaktadır.
"Aralarından bir adam: Vacip oldu ey Allah'ın nebisi, keşke
bizi onunla faydalandırsaydın" sözüne gelince, bu sözü söyleyen kişi
Ömer'dir. Müslim, İyas b. Seleme yoluyla şu lafızia naklettiği rivayetinde onun
adını vermiş bulunmaktadır:
"Kendisine ait bir devenin üzerinde bulunan Ömer b.
el-Hatt€ib ona: Ey Allah'ın nebisi, keşke Amir ile bizi faydalandırmış
olsaydın" diye seslendi.
"Biz de Hayber'e gittik." Kasıt Hayber ahalisidir.
"İleri derecede aç kaldık." İleride yüce Allah'ın
izniyle Zeb€iih bölümünde ehll merkepler ile alakalı olayın açıklaması
gelecektir.
"Kılıcının keskin tarafı" (züb€ibu's-seyf) kılıcın üst
ucu veya keskin tarafı diye açıklanmıştır.
"Amir'in diz kapağının üzerine isabet etti." Yani
kılıcı diz kapağının üst tarafına isabet etti ve ondan dolayı öldü .
"Amir'in amelinin
boşa çıktığını ileri sürüyorlar." Iyas yoluyla gelen rivayette:
"Amir'in ameli boşa çıkmıştır. Kendisini öldürdü"
şeklindedir. Bu sözü söyleyenler arasında Useyd b. Hudayr'in olduğu da
belirtilmektedir. Daha sonra Edeb bölümünde gelecek olan Kuteybe rivayeti ile
İbn İshak da şöyle demektedir:
"Müslümanlar onun durumu hakkında şüpheye düştÜler ve: Onu
ancak kendi silahı öldürdü, dediler."
"Onu söyleyen yalan söylemiş" sözü de hata etmiş
demektir.
"Onun iki ecri vardır." İbn İshak'ın rivayetinde:
"Şüphesiz o şehittir (diye buyurdu) ve namazını kıldırdı"
denilmektedir.
"Orada onun gibi yürümüş bir Arap pek azdır." Buradaki
zamir yere, Medine'ye, savaşa yahut da o haslet ve özelliğe ait olabilir.
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
أخبرنا مالك،
عن حميد
الطويل، عن
أنس رضي الله
عنه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
أتى خيبر
ليلا، وكان
إذا أتى قوما
بليل لم يغز
بهم حتى يصبح،
فلما أصبح
خرجت اليهود
بمساحيهم
ومكاتلهم،
فلما رأوه
قالو: محمد
والله، محمد
والخميس. فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (خربت
خيبر، إنا إذا
نزلنا بسحة
القوم فساء صباح
المنذرين).
[-4197-] Enes r.a.'dan rivayete göre "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hayber'e geceleyin ulaştı. -Bir kavmin bulunduğu
yere geceleyin ulaştığı takdirde sabahı edinceye kadar onlara yaklaşmazdı.-
Sabah olunca Yahudiler çapalarıyla ve zembilleriyle dışarı çıktılar. Onu gördüklerinde:
Allah'a yemin ederiz ki Muhammed (geldi). Muhammed ve beşli (beş
kollu ordusu) geldi, dediler. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
şöyle buyurdu:
Hayber harap oldu! Şüphesiz biz bir kavmin sahasına indik mi artık
uyarılanların sabahı çok kötü olur, diye buyurdu."
خبرنا صدقة
بن الفضل:
أخبرنا ابن
عيينة: حدثنا
أيوب، عن محمد
بن سيرين، عن
أنس بن مالك
رضي الله عنه
قال:
صبحنا
خيبر بكرة،
فخرج أهلها
بالمساحي،
فلما بصروا
بالنبي صلى
الله عليه
وسلم قالوا:
محمد والله،
محمد والخميس.
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم: (الله
أكبر، خربت
خيبر، إنا إذا
نزلنا بساحة
قوم فساء صباح
المنذرين).
فأصبنا من
لحوم الحمر،
فنادى منادي
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (إن الله ورسوله
ينهيانكم عن
لحوم الحمر،
فإنها رجس).
[-4198-] Enes b. Malik r.a. dedi ki: "Hayber'e sabah
oldukça erken vardık. Hayberliler çapalarıyla dışarı çıktılar. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'i görür görmez:
Allah'a andolsun! Muhammed, Muhammed ve beşli ordusu, dediler.
Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Allahu ekber, harap
oldu Hayber, şüphesiz biz bir kavmin düzlüğüne indik mi artık uyarılanların
sabahı çok kötü olur, diye buyurdu.
Orada elimize eşek eti geçti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
münadisi de: Şüphesiz Allah ve Resulü sizlere eşek etlerini (yemeyi) yasaklamaktadırlar.
Çünkü o bir pisliktir, diye seslendi."
حدثناعبد
الله بن عبد
الوهاب: حدثنا
عبد الوهاب:
حدثنا أيوب،
عن محمد، عن
أنس بن مالك
رضي الله عنه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم جاءه جاء
فقال: أكلت
الحمر، فسكت،
ثم أتاه
الثانية فقال:
أكلت الحمر،
فسكت، ثم أتاه
الثالثة فقال:
أفنيت الحمر،
فأمر مناديا
فنادى في
الناس: (إن
الله ورسوله ينهيانكم
عن لحوم الحمر
الأهلية).
فأكفئت القدور،
وإنها لتفور
باللحم.
[-4199-] Enes b. Malik r.a.'dan rivayete göre
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına birisi gelerek: Eşek
(etleri) yenildi, dedi.
Allah Resulü sesini çıkarmayıp, sustu. İkinci defa onun yanına
geldi ve: Eşek (etleri) yenildi dedi. Yine sesini çıkarmayıp sustu. Sonra
üçüncü defa ona gelerek: Eşekler yok edildi, bitirildi, dedi.
Bunun üzerine bir münadiye emir verince münadi: Şüphesiz Allah ve
Resulü size ehli eşek etlerini yasaklamaktadır, diye seslendi.
Bunun üzerine içinde etlerin kaynadığı kazanlar döküldü."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Geceleyin Hayber'e vardı." Yani oraya yaklaştı.
"Çapalarıyla" bunlar çiftçilik araçlarındandır.
"Zembilleriyle" içinde toprak ve başka şeylerin doldurulup taşındığı
büyük çe bir kaptır.
"Muhammed ve beşli" lafzındaki beşliden kasıt ordudur.
"Harap oldu Hayber" Cihad bölümünde şu ifadeler de yer
almaktadır: "Ellerini kaldırarak: Allahuekber harap oldu Hayber, diye
buyurdu."
es-Süheyll der ki: Bu hadisten tefaül'ün (hayra yormanın) caiz
olduğu anlaşılmaktadır .. Çünkü Nebi s.a.v. ellerinde yıkmaya yarayan araçları
görünce bu halden şehirlerinin yakında tahrip olacağı neticesine ulaşmıştır.
Allah Resulünün: "Harap oldu Hayber" demesi, vahye
istinaden de olabilir.
Bunu da daha sonra hadiste yer alan: "Şüphesiz biz bir
kavmin düzlüğüne indik mi inzar olunanların sabahı pek kötü olur"
şeklindeki sözleri desteklemektedir.
"Sizlere yasaklamaktadırlar." Bu ifade yüce Allah'ın
adının, başkası ile birlikte aynı zamirde kullanılmasının caiz olduğunun
delilidir. Böylelikle Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hutbe irad eden
kimseye: "Sen kavmin ne kötü hatibisin" demiş olmasını dayanak
gösterenlerin iddiası, buradaki ifade ile reddedilebilmektedir. O hatibe bu
sözleri söylemesine sebep ise hatibin: "İkisine isyan eden de haddini
aşmış olur" demiş olmasıydı.
Daha önce bu hususlar ile ilgili çeşitli konulara Namaz
bölümünde işaret edilmiş bulunmaktadır.